Ruhun Hakikati ve Ölümden Sonraki Halini anlatan kısa ve öz bilgi..
Evet, ölüm gerçeğinin üzerindeki perdeyi kaldırıp onun hakikatini tam anlamıyla kavramak mümkün değildir. Çünkü hayatı/yaşamayı bilmeyen ölümü de bilemez. Hayatın bilinmesi de ruhun hakikatinin ve onun neden ibaret olduğunun bilinmesine bağlıdır. Allah Teâlâ Resûlü’ne dahi ruh hakkında, “Ruh rabbimin emrindedir” [1] diye izahta bulunmasının dışında izin vermemiştir. Hiçbir din âlimi de ruh gerçeği hakkında beyanatta bulunmaya müsaadeli değildir. Bu hususta izin verilen tek şey, ölümden sonra ruhun halinin ne olacağı bahsidir.
Bir çok âyet ve hadis ölümle beraber ruhun yok olmayıp hem zatı hem de idrak özellikleri ile beraber varlığını sürdürdüğünü açıklamıştır. Bu hususta rivayet edilen âyetlerden biri şehitler hakkında nazil olmuştur. Allah Teâlâ onlar hakkında şöyle buyurmuştur:
“Allah yolunda öldürülenleri sakın ölü sanmayın. Bilakis onlar diridirler; Allah’ın lütuf ve kereminden kendilerine verdikleri ile sevinçli bir halde rableri yanında rızıklara mazhar olmaktadırlar. Arkalarından gelecek ve henüz kendilerine katılmamış olan şehit kardeşlerine de hiçbir keder ve korku bulunmadığı müjdesinin sevincini duymaktadırlar.” [2]
Büyük bedir muharebesinde Kureyş’in reisleri öldürülüp de (akrabaları sahiplenmediği için) cesetleri bir kuyuya atıldıklarında, Resûlullah (s.a.v) kuyunun yanına kadar geldi ve her birinin adını belirterek:
“Ey falan oğlu falan! Ben rabbimin bana vaad ettiğini (yardımı) gerçekten gördüm; sizler de rabbinizin vaad ettiklerini gerçek olarak buldunuz mu? diye seslendi. Ömer b. Hattab (r.a):
“Ey Allah’ın Resûlü! Onlar ölüler, onlara mı sesleniyorsunuz?” diye sorunca, Resûlullah (s.a.v) şöyle der:
ÖLÜLER İŞİTİR VE GÖRÜR MÜ?
“Nefsimi kudret elinde bulunduran yüce Allah’a yemin olsun ki, onlar bu sözleri sizlerden daha iyi işitmektedirler, fakat konuşmaya takatleri yoktur” [3]
İşte bu hadis ölen kimsenin şaki dahi olsa ruhunun varlığını devam ettirdiğine ve idrakinin olduğuna bir delildir. Yukarıdaki âyet de şehitlerin ruhlarının varlıklarını sürdüğünü ve Allah’ın kendilerine bahşettiği nimetlerden haz aldıklarını ispat etmektedir. Ölen kişi ya saîd (cennetlik) ya da şakidir (cehennemlik). Bu hususta Resûl-i Ekrem (s.a.v) şöyle buyurmuştur
“Kabir ya cehennem çukurlarından bir çukur ya da cennet bahçelerinden bir bahçedir.” [4]
Bu hadis de, ölümün sadece bir hal değişimi olduğuna, kişinin şaki ve saîd olduğunun ölümünün hemen ardınd belli olduğuna, ertelenenin ise sevap ya da azap çeşitlerinin olduğuna bir delildir.
[1] Buhârî, Tefsîr, 13; Müslim, Sıfatü’l-Kıyâme, 32; Tirmizî, Tefsîr, 18; Nesâî, es-Sünenü’l-Kübrâ, nr. 9419.
[2] Âl-i İmrân 3/169–170.
[3] Müslim, Cenne, 76; Nesâî, Cenâiz, 117; Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, 1/26; Bezzâr, el-Bahrü’z-Zehhâr, nr. 222; Beğavî, Şerhu’s-Sünnet, nr. 3779.
[4] Tirmizî, Sıfatü’l-Kıyâme, 26; Ali el-Müttakî, Kenzü’l-Ummâl, nr. 42109; Münzirî, et-Terğîb ve’t-Terhîb, nr. 4884. Ayrıca bkz: Heysemî, Mecmau’z-Zevâid, nr. 4252
Bu haber 7301 defa okunmuştur.