Araştırmacı Yazar Hakan Yılmaz Çebi Web Sitesi
ANASAYFA SİTEDE ARA FOTO GALERİ VİDEOLAR ANKETLER SİTENE EKLE SORU SORUN? İLETİŞİM

HAZIR KITA

HABER ARA


Gelişmiş Arama

EN ÇOK OKUNANLAR

SOSYAL PAYLAŞIM

DESTEK

DİN VE VATAN

BÖLÜNMEYE KARŞI UYANDIRAN SİTE..
"Sizden hayra çağıran, iyiliği emredip kötülükten sakındıran bir topluluk bulunsun." (Al-i İmran -104)

www.reddiyeler.com

TÜRKİYE CUMHURİYET(İ) MERKEZ BANKASI ÖZEL GÖRÜŞMELER / DÜŞÜNCELER...

Hakan Y. ÇEBİ

03 ?ubat 2016, 18:49

Hakan Y. ÇEBİ

Aşağıda zahmet edip (!) okuyacağınız yazıdaki meremımı daha iyi anlatabilmek için öncelikle peşin peşin şu manidar ama pek manidar sözü paylaşayım istedim: 

Amschel Bauer Mayer:

 “Bir ulusun PARASININ DENETİMİ elimde olsun, onun KANUNLARINI KİMİN YAZDIĞINI umursamam artık." 

Şimdi kapağı hazırladığımıza göre; 
tencereye de malzemeleri koyup yavaş yavaş "kaynatalım" bakalım...
    ***
ASKERİ İSTİHBARATIN/özerk bir yapılanmasında çalışmış, hatta merhum  Abdullah ÇATLI'nın da yetiştirdiği ekipten olduğunu da ifade eden araştırmacı bir kardeşimiz aradı.. 

Ayrıca, yayınlanmış 10'dan fazla STRATEJİK ÖNEME sahip kitapları da var..

Telefondaki konuşmamıza, kitaplarımızdan alıntı yapmak istediğiyle ilgili bir nedenle giriş yaptılar .
Tabii, bu son derece iyi atılmış yoklamaya, aynı saflıkta cevap vermekte gecikmedim.. Ses tonlarımızın renklerinin turkuaz olmasından, kendileri de telefonda açık konuştular. 

 Dikkat ve rikkatlerimizi celp edecek  değerli bilgi paylaşımı oldu. 

Uygun bir zamanda buluşabileceğimizi söyledim...

***
"O gün" kü randevularımı birleştirip; "çakışmalardan ve çarpışmalardan" yeni bir renk, doku çıkarabilir miyim niyetiyle buluşmaları mı bir merkezde topladım..

 METAFİZİK-PARAPSİKOLOJİK ARAŞTIRMALARLAilgili bir yerde, diğer dostlarla birlikte bir araya geldik. İçimizde deneyimli bir Yarbay ve uzun yıllara dayalı tecrübeli bir Metafizik bakım ustası da vardı...

Sohbetin bir yerinde, namaza gidip geleceğimi söylediğimde; eski İstihbaratçı-Yazar arkadaş, samimiyetimize güvendiğinden olsa gerek açık sözlülüğünü esirgemeyerek:

"Şimdi anladım, sizin boyutsal alanınıza girip niye görüntü alamadığımı" dedi. 
Akabinde, 

-"Bir aydır uğraşıyorum, ilgili alanınıza giremiyorum, görüntü alamıyorum. Namaz kılıp abdestli gezdiğinizden olsa gerek..." diye ekledi. 

Getirdiğim yer, beklediğim gibi iyi denk düşmüş. Ben de pek çok kişinin sözde bu eğitimi alıp "Rahmani" dairede yaşamadıkları ve bu eğitimi "Rahmani" kişilerden almadıkları için nasıl kafayı sıyırıp, sistem dışı olduklarını anlatmaya çalıştım... 

Velayet dairesinde ve edebinde kalmayan metafiziğe girmesin, dünyası da ahıreti de hüsran olur..

Her neyse,
 o gün pek çok özel bilgi paylaşımızdan sonra, kardeşimizle uzun süre görüşemedik. 
Zaman zaman aradığında telefonlara çıkamayacak yerlerde veya durumlarda idim..
Geçenlerde yine aradılar, 
MERKEZ BANKASININ MİLLİLİĞİ/BAĞIMSIZLIĞI ile ilgili bir konu üzerinde çalıştığını söyledi. Ben de geçtiğimiz aylarda bununla ilgili gündem olduğunu konu finans konusu olduğu için uzmanlarına bıraktığı söyledim ki (neredeyse o yürekli, helal süt emmiş, Hakk'a tapan, Hakk'a adanmış uzmanlar...)

Öyle ya üzerinde çalıştığımız o kadar kalem konu var ki..

Merkez Bankası Başkanına, o meşhur sorunun yani "TÜRKİYE CUMHURİYET MERKEZ BANKASI"nda niyeaitlik eki olmadığını - TÜRKİYE CUMHURİYET(İ) MERKEZ BANKASI- sorup, akabinde de açıklanmayan yüzdelik oranların kimlerde olduğunu öğrenmek istemiş..
 Önce,
 - "Yok böyle bir şey" dedikten sonra,
"Bu konu seni aşar, başına iş açar" demiş.. 

Burada konuşmasına müdahale ediyorum: 

- "Geçmiş dönem Merkez Bankası Başkanıyla mı görüştün (çünkü emekli memurlar hep yaralı olur, memuriyetlerin kaybettikten sonra nedense günah çıkarırlar, hiç memleketini düşünüp "Ben yanmazsam, sen yanmazsan/memleket nasıl çıkar aydınlığa... mısralarını ŞAKIMAKTAN (!) İCRAAT KISMINI NİYE yapan olmaz.) 

-"Hayır" dedi, "şimdiki ile",

Gazetecilik tabiriyle işte en büyük haber bu dedim..

"Merkez Bankası Başkanı da itiraf ediyor, malumun ilanıdır bu"

 "BU KONU SENİ AŞAR, BAŞINA İŞ AÇAR.."

"Zaten memleketteki memur tipidir bu... Bu Genelkurmay, Başbakanlık, MİT dahil pek çok stratejik konumda çalışan me'mur için de geçerlidir. Bu yüzden hep garip, idealist bir sağdan bir soldan  gazetecilere "meselelerin künhünü"fısıldardar ama kendileri hep FİSKOS FİSKOSLARLAvicdanlarına geviş  getirtirler... 

Sonra o gazeteci ortadan kalkar, bu "NÜFUZLU FİSKOSCULAR" mezara kadar babaannelerinin eteklerinin altına saklanırlar..." 
gibi bir sürü söz söylüyorum... 

Sövmek haricinde daha ağırları da var, Maalesef..

"BAM TELİME" vurulmuş bir kere, ne yapayım yaralıyım...

 "Vallahi Billahi çok satılmış, çok da yetim bırakılmışız..." 

Nefsi/şahsi menfaatlere ve endişelere; vatanın, milletinin, yetimin, öksüzün, garibin hakkı zerre miskal feda edilmemiş... Oysa bulunulan konum, milletin, yetimin, öksüzün, garibin gurabanın kısacası üzerine alman gereken her kutsi-milli emanetin hakkını yedirmemek kendi menfaatini, şahsını, gerekirse aileni düşünmeyeceğin makamdır. Bu yüzden bu makamlar önce Cenab-ı Mevla'nın sonra vesile ettiği devlet ve milletin emanetidir.. 

Amaa, ALLAH var... 

Her hakkın ve adaletin hesabının sorulacağı "Keser döner sap döner gün gelir hesap döner" sözü gibi pek çok ispatlı-delilli atasözünün hatırlattığı kaderin aldığı acı bir intikam da var, mahşeri hayatta harıl harıl ısıtılan "HAMAM" da, AMAN da, KESE (!) de var...

- "Bak az evvel, Rothchild ailesini inceliyordum.. Parayı nasıl bu kadar yığmışlar diye İNCELEME YAPARKEN; tevafuk KIRIM HARBİ sırasında OSMANLI'ya verdikleri borçta gözüme çarptı. Şimdi aklıma gelenleri söylüyorum" 

DEYİP BİR ÇIRPIDA SIRALADIM:

Türkiye Cumhuriyeti kurulduktan sonra Duyun-u Umumiye borçları dahil, ödeyemediğimiz borçlara münhasıran borç aldığımız kişi ve şirketlere BU MERKEZ BANKASININ hisleri mi  VERİLDİ? 

Çünkü adamlar DEVLET İÇİNDE DEVLET.. Her hisseyi kabul ederler mi "ÇİFT SARILI YUMURTA"yı hep istemezler mi?.. 

Bu işte de bir HAYİM NAHUM (!) luk ayarlar olmasın sakın!..

Ve pek çok veri taşınmaya devam ediyor, örneğin:

Bir dönem Özal'a yakın çalışmış bir Başsavcı, bendenize:"TÜRKİYE'DE MÜKERRER PARA olayına dikkat et"demişti.. 

Yani aynı seri numarasından basılan/tekerrür para kayıtlara girmiyor. 

"Kaç kişi elindeki paranın seri numarasını karşılaştıracak aynı numarayı yakalayacak haliyle KAYIT DIŞI BU PARA kimlere gidiyor.." diyede eklemişti..

DENETLENEBİLİR HASSASİYETİMİZ/YETKİMİZ NE KADAR?.. 

Ben konuyla direkt veya endirekt bağlantılı ihtimalleri sıraladıktan sonra, arayan arkadaş; Aydın Üniversitesinden R. Kağan KURT dahil uluslararası para trafiğini takip eden pek çok finans uzmanına konuyu açtığını söyledi..

Ben de hayırlı bir konu üzerinde olduğunu değinerek ; Dünyayı yönetenlerin başında gelen, paranın güç olduğunu iyi anlamış olan baş -VAMPİR- Rothscild ailesinden Eşkenazi Yahudi’si Amschel Bauer Mayer bu konuda SÖYLEDİĞİ ŞU MÜTHİŞ SÖZÜ HATIRLATIYORUM:

 “Bir ulusun PARASININ DENETİMİ elimde olsun, onun KANUNLARINI KİMİN YAZDIĞINI umursamam artık." 

iŞTE, DİYORUM İŞE BU SÖZDEN ARAŞTIRMANI GENİŞLETMEYE BAŞLA...
BU TELEFON KONUŞMASI ÜZERİNE, son yazılanlardan istifade etmek için bir araştırma yaptığımda geçtiğimiz günlerde kutsal topraklarda Cumhurbaşkanı ve gelişmeleri izlerken vefat eden Gazeteci-Yazar Hasan KARAKAYA ağabeyin yazısı anında önüme geldi. Al bayrağı taşı dercesine, üstelik başka yazıya ihtiyaç bırakmadan..

 Rahmetli ağabeyimizle en son İLLUMİNATİ ile ilgili konuk olduğum TGRT Tv'de asansörden çıktığımda karşılaştım.. 

Adeta burun buruna geldik..  

Sarılıp, (haber sunucusu Mehmet AYDIN'a dönüp) bak sen gelmeden evvel Mehmet'e dedim ki: 

"Hakan bu konularda en iyimizdir..." 

 Yılllarca verdiğimiz Türkiye'de Petrol mücadelemizi de takdir edip defalarca köşesine taşıyan Hasan ağabeyle, yeni kitaplarımı kendisine ulaştırmamı rica edip vedalaşmıştık..

Bu arada Rahmetli Hasan ağabeyin ölümüyle ilgili ciddi bir otopsi yapıldı mı bilmiyorum..İçim bir türli rahat değil onu da hatırlatayım..

Hasan KARAKAYA ağabeyimizin PEK ÇOK HAKİKATİ ifade ve ima eden o yazısı:

                                                  ***
"PARADAKİ SIR ... NİYE "CUMHURİYETİ" DEĞİL DE "CUMHURİYET" ?!?

Bugün, hiç de “ilgim olmayan” bir konuya, evet “faiz” ve “para” meselesine girmek istiyorum... Girmek istiyorum, çünkü Başbakan Tayyip Erdoğan ile Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı arasındaki “faiz tartışması”nın kökü, hem “çok eskilere” hem de “çok derinlere” uzanıyor.
Malûm; Başbakan Tayyip Erdoğan, Merkez Bankası’nın “faiz indirimi”ne gitmemesi üzerine şöyle demişti:
“Merkez Bankası bağımsızdır ama kanaat açıklamak da bir Başbakan’ın hakkıdır. Çünkü enflasyon yükselince vatandaş hesabını Merkez Bankası’na sormaz. Faizi yükseltirken 5 puan birden yükseltiyorsun, şimdi geliyorsun yarım puan indiriyorsun. Sen dalga mı geçiyorsun?” 
Ve eklemişti:
“Faiz yüksek olunca, enflasyon da yüksek oluyor... Çünkü faiz sebeptir, enflasyon neticedir... Bakın, enflasyon düşmüyor... Niye?.. Çünkü, faiz yüksek!”

İNGİLTERE’DEKİ TOPLANTI
Başbakan “faizin düşürülmesini” isterken, Merkez Bankası, buna niye direniyor?
Takvim’den Ergün Diler önceki günkü yazısında, Erdem Başçı’nın, yaklaşık 6 ay önce İngiltere’ye gittiğini... Orada “çok özel temaslar”da bulunduğunu... Görüşmelerde ana konunun “Türkiye” olduğunu... Yemekler yenildikten, kahveler içildikten sonra, Erdem Başçı’nın İngilizlere; “Siz hiç merak etmeyin, ben faizi asla indirmem” sözünü verdiğini iddia ediyordu.
“Faizlerin indirilmemesi”nde, bu “görüşme”nin ve bu “iddia”nın rolü var mıdır, elbette bilemiyorum.
Ama benim, “Merkez Bankası” ile ilgili “çok daha derin kuşkularım” var... Ve bu kuşkularımı da, “bundan 11 yıl önce” yani 2 Haziran 2003’teki Ayna’da dile getirmiştim. Başbakan Tayyip Erdoğan, 31 Mayıs 2003’te yapılan TOBB Genel Kurulu’nda da, yine “yüksek faiz”den yakınıyor ve diyordu ki;
“Şu anda, piyasalardan sadece döviz toplamakla bu iş çözülmez... Aynı zamanda faiz oranlarını da düşürmeye mecburuz!” 
İyi de, kim düşürecek faizi?.. 
Elbette Merkez Bankası!.. 

CEBİNİZDEKİ PARAYA BAKIN!
İşte, bütün “yakınmaların adresi” olan Merkez Bankası’nı bu olay vesilesiyle merak etmiş ve o günlerde birkaç telefon görüşmesi yapmıştım...
“Uzman”ların bana söyledikleri şu olmuştu: “Madem Merkez Bankası’nı merak ediyorsun; işe, önce cebindeki kâğıt paradan başla!” 
Başladım... 
Cebimdeki irili-ufaklı bütün “banknot”ları çıkarıp, serdim masanın üzerine... 
Ve “bugüne kadar fark etmediğim”, belki sizlerin de fark etmediği bir şeyi fark ettim. 
Bütün “kâğıt para”ların üzerinde, “Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası” yazıyordu!..  Dikkat edin; “Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası” değil, “Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası!” 
İlk önce, bir “baskı hatası” olduğunu düşündüm!... 
Ama, hepsi de “hatalı” olamazdı ya!.. 
Gerçekten “hata” değilmiş...
Bu durum, “Merkez Bankası’nın tarihsel gelişimi” ile ilgiliymiş...
Merkez Bankası, 1930 yılında çıkan bir kanunla karma yapıda bir anonim şirket olarak kurulmuş!.. Banka kurulduğunda “devletin payı” sadece “yüzde 15” imiş ve ilk isminde “Türkiye” ibaresi de yokmuş. 
Banka kurulduğunda, hisseleri halka ilân ile satılan, “çok sayıda yerli ve yabancı ortağı olan karma yapıda bir anonim şirket” görünümündeymiş!... Bankanın adına “Cumhuriyet” kelimesi, o zamana kadar “para basma hakkı”nı elinde bulunduran Osmanlı Bankası’ndan farklı olduğunu ve “Cumhuriyet dönemi”nde kurulduğunu göstermek için konulmuş!.. 
Anlayacağınız; ilk kurulduğunda “Cumhuriyet Merkez Bankası” imiş!.. 
“Türkiye” ibaresi çok sonradan eklenmiş!
Ne var ki; “devlet payı”nın sadece “yüzde 15” olması ve “karma yapıda bir anonim şirket” özelliği taşıması dolayısıyla, bankanın adında yer alan “Cumhuriyet” kelimesine “devlete aidiyet”ini gösteren “İ” harfi ilâve edilmemiş!.. 
Sizin anlayacağınız; Merkez Bankası, “Türkiye Cumhuriyeti’ne ait” değil!.. “Türk Liraları”nı basıyor ama Türkiye Cumhuriyeti’ne ait değil!.. 
“Karma” yapıda, bir “anonim” şirket!.. 

İLK ORTAKLARI KİMDİ? 
1930 yılında “devlet payı”nın sadece “yüzde 15” olduğu Merkez Bankası’nda, “başka pay sahipleri” de varmış!.. 
Merak ettim, geri kalan “yüzde 85 pay” acaba kimlere aitti?.. 
Hepsi “yerli” miydi, yoksa “yabancılar” da var mıydı aralarında?.. 
Eğer varsa; 
Bu “yabancı”lar “hangi ülke”nin vatandaşlarıydı ve “hangi din”e mensuptular?
Uzmanlar;
“Orada kal” demişlerdi.
Kalmıştım ama sormuştum:
“Devlet payı, hâlâ aynı oranda mı?..” 
Öyle ya; hâlâ “Cumhuriyeti” değil, “Cumhuriyet” yazıyor banknotların üzerinde!
“Hayır” demişti uzmanlar; 
“Gerçi anonim şirket olma özelliği aynen devam ediyor ama, devletin payı epey yükseldi!” 
Yüzde 51’i Hazine’nin, yüzde 21’i de Ziraat Bankası’nınmış!.. 
Geri kalan “yüzde 28” kimin?.. 
Dedik ya; 
“Anonim!” 
Yani, irili-ufaklı herkesin payı var!.. 
Ve de; 
“Merkez Bankası’nın kararları”nda; az veya çok, bu “ortak”lar da söz sahibi!.. 
Dolayısıyla; 
“Yüzde 51 payı” olmasına rağmen, tek başına Hazine’nin sözü geçmiyor!.. 
Geçemiyor!.. Geçirtmiyorlar!.. 

HAZİNE’YE “KAPİK” YOK! 
Alın size bir “ilginçlik” daha... 
“1211 Sayılı Kanun”la kurulan Merkez Bankası’nın “görev”leri arasında, “ülke ve hükümet menfaatlerini gözetmek” gibi bir ifade varmış!.. 
Ama, yakın bir zamanda çıkarılmış bu madde!.. 
Ne zaman mı?.. 
Kemal Derwish, ABD’den “ithal” edildikten sonra!.. 
Hani, Meclis’te IMF’nin dayattığı “15 günde 15 yasa” görüşmeleri vardı ya, işte o zaman!.. 
4. Madde’nin, 25.4.2001 tarih ve 4651 Sayılı Kanun’la değiştirilen şeklinde, öyle bir ifade konulmuş ki; gel de dokun, dokunabilirsen Merkez’e!.. 
O madde, şöyleymiş: 
“Bankanın temel amacı fiyat istikrarını sağlamaktır. Banka, fiyat istikrarını sağlamak için uygulayacağı para politikasını ve kullanacağı para politikası araçlarını doğrudan kendisi belirler...” 
Duruun, daha bitmedi!.. 
Merkez Bankası Kanunu’nda değişiklik yapılmasına dair 25 Nisan 2001 tarihli ve 4651 sayılı bu Kanun’un 56. maddesi, 5 Kasım 2001 tarihinde yürürlüğe girmiş!.. Buna göre, Merkez Bankası, 5 Kasım 2001’den itibaren Hazine ile kamu kurum ve kuruluşlarına avans veremeyecek, kredi açamayacak bir hüviyete büründürülmüş!
Düşünebiliyor musunuz; 
Merkez Bankası’ndaki “Hazine’nin payı yüzde 51”dir ama; Banka’nın Hazine’ye “avans” vermesi, ya da “kredi” açması engellenmiş!.. 
Böylece; bir anlamda “başına buyruk” bir hüviyete büründürülmüş banka!.. 
Bunu öğrenince, merakla sordum “uzman”lara: 
“Bu durumda hiç mi müdahale edilemez Merkez Bankası’na?.. Ne yani, devletten bağımsız bir kuruluş mu bu?” 
“İşte” dedi; 
“Olayın püf noktası, bu soruda!” 
Devam etti; 
“Evet, Merkez Bankası özerktir, ama bağımsız değildir!.. Türk Ticaret Kanunu’na tabidir!.. Hazine; büyük ortak olarak; eğer bir sakatlık görürse, hesaplarını ibra etmeyebilir!.. Ya da olağanüstü kongre talebinde bulunur ve hesap sorabilir!.. Ama, her ne hikmetse, her kongrede ibra edilir bu hesaplar!.. Yani, aklarlar Merkez Bankası yönetimini!.. 
Hesap sormazlar!..”

HAZİNE’NİN PAYI YÜZDE 55
Haa, 1930 yılında, yani Atatürk döneminde kurulan ve o yıllarda “Devlet’in payının sadece yüzde 15 olduğu” Merkez Bankası, hep böyle mi kalmış?..
Elbette hayır!..
Devletin ana damarı olan Merkez Bankası’nda 1931’den 1970’e kadar Devlet’in yüzde 15, Devlet dışındakilerin yüzde 85 hissesi vardı... 1970’de Devletin hissesi yüzde 51’e çıkarıldı. 
2002’de iktidara gelen AK Parti Hükümeti ise, “Devletin payı”nı “yüzde 55”lere çıkardı!..
Merkez Bankası’nda, Hazine ve Ziraat Bankası’nın dışında, başka banka ve kuruluşların “toplam yüzde 13 hisse”leri var... Hazine ve Ziraat’in toplam hisselerinin “yüzde 74” olduğu düşünüldüğünde, geri kalan “yüzde 12’lik hisse”nin “kimlere ait olduğu” bir “sır” gibi saklanıyor ve asla açıklanmıyor!.. O hisseler, “diğer” bahsinde geçiyor ama o “diğer”ler kimdir, belli değil!’

YÜZDE 12 KİMLERİN?
Bu “yüzde 12’de”; meselâ “İngilizler”in, ya da Rotschild veya Rockefeller ailelerinin payı var mıdır?..
Yoksa niye açıklanmıyor?..
Varsa niye açıklanmıyor?.
Gördünüz ya; “faizlerin yüksekliği”nden ve cebimizdeki “banknot”lardan yola çıkıp, nerelere geldik?
Doğrusu, bu “para denizi”nde kulaç ata ata yoruldum. 
Ve sordum kendi kendime: 
“Merkez Bankası bizim mi?” 
Bizimse; paraların üzerinden niye “Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası” yazıyor?
“Aidiyet” eki olan “İ” nerede?.. 
Ve ayrıca; “yüzde 55 pay sahibi” olmasına rağmen, Hazine, niye “hesap” soramıyor, “faiz”leri niye düşürtemiyor?.. 
Sözün özü; 
“Özerk”liğin de ötesinde, “bağımsız” mı bu banka?.. 
Ya da; “kime, kimlere bağlı?” (Hasan Karakaya, 06 Haziran 2014)

*Hakan Yılmaz ÇEBİ
TOPLUMU AYDINLATMA HAREKETİ/TA*HA


Hoca Ahmet Yesevi’ye bağli; Kuvayi Milliyenin Ortaasya bağlantilarinda önemli bir merkez olarak değerlendirilen ÖZBEKLER TEKKESİNİN değerli emanetçisi ÖZBEK ailesiyle tarihi istişarelerdeyiz..










Bu haber 14566 defa okunmuştur.

Delicious  Facebook  FriendFeed  Twitter  Google  StubmleUpon  Digg  Netvibes  Reddit

(c) 2008 - 2015 Sizde Ümmeti Muhammed yararına hayırlı küçük bir iş yapmak istiyorsanız yazıları sevdiklerinize ulaştırabilirsiniz! Gayret, samimiyet ve aşk bizden tevfik Allah'tan! (cc) Sitemizden alınan yazı ve dosyalar, ticari amaç gütmeksizin, değişik istemediğimiz amaç ve çıkarlar uğruna kullanmaksızın, yazar ve site ismimiz kaynak gösterilmek şartıyla yayınlanabilir! Aksi halinde tüm yasal haklarımızı gizli tutmaktayız!
RSS Kaynağı | Yazar Girişi | Yazarlık Başvurusu

Alt Yapy: MyDesign - Dizayn ve Hosting: Ri-Mer Bili?im