Şeytan, Ruh ve Sihir


Açıklama: Şeytan, Ruh ve Sihir
Kategori: Şeytanlar
Eklenme Tarihi: 18 Mayys 2010
Geçerli Tarih: 29 Mart 2024, 05:28
Site: Araştırmacı Yazar Hakan Yılmaz Çebi Web Sitesi
URL: http://www.hakanyilmazcebi.com/detay.asp?haberID=64


Sihir, bedenlere ve gönüllere tesir eden, insanı hasta yapan, hatta öldüren, karı ile kocanın arasını açan bazı düzenlerdir. Bunun Türkçe karşılığı "büyü" dür. Büyü vardır, yani tesir edebilir. Ancak haramdır. İslam büyü ve büyücülüğü yasaklamıştır. Büyü öğrenenler hakkında Kur'an-ı Kerim şöyle buyurur:
 
"Kendilerine zarar verecek, faydalı olmayacak şeyler öğreniyorlardı" (Bakara Suresi 102)
 
Allah Resulü, aralarında şirkin de bulunduğu yedi büyük günah arasında büyü yapmayı da saymıştır.
 
Büyünün islami hükmü şöyle verilmiştir: Eğer yapılan büyüde imanın şartlarından birini inkar etmek varsa o büyü küfrü gerektirir. Yoksa gerektirmez. Mesela birisi, büyücülerin herşeyi yapabileceğine inanırsa, Allah'a şirk koştuğundan kafir olur. eğer ölüm veya hasta yapma veya karı-koca arasını açma yaparsa fasık olur. Bazı müçtehidlere göre her ikisi de öldürülür.
 
Kur'an-ı Kerim ve peygamberimizin hadislerinden bazı şeyler okuyarak yapılmış büyüleri bozmak caizdir. Allah Resulüne yapılan büyü Felak ve Nas sureleri okunarak bozulmuştur.
 
Bazı büyüler göz boyamaktan ibarettir, hokkabazlıktır. bunların gerçek bir yanı yoktur. Bazı büyüler ise insanı gerçekten etkiler. Bu ikinci tip büyü ile meşgul olan büyücülerin yaptıkları zındıklıktır. Bunun için mutlaka dünyada cezalandırılmaları gerekir.
 
Kur'an-ı Kerim, bize büyücülerin şerinden Allah'a sığınmamızı öğretmiş ve bu konuda şöyle buyurmuştur:
"Düğümlere üfleyen büyücülerin şerrinden Allah'a sığınırım de" (Felak Suresi 4)
Büyü ve büyücülükle ilgili Kur'an-ı Kerim'de diğer âyet'i kerimeler şunlardır:
"Sağ elindekini at da, onların yaptıklarını yutsun. Yaptıkları, sadece bir büyücü  hilesidir. Büyücü ise, nereye varsa (ne yapsa) iflah olmaz."  (Taha suresi :69)
Peygamber Efendimiz Buyuruyor:
"Büyü yapan kişi küfre girmiştir."
"Muhabet için efsun yapma, ipliğe okuma, büyü yapmak şirktir."
"Büyücüye, müneccime, gaibden haber veren kimseye inanan kişi Kur'an-ı inkar etmiştir."

Kaynak:
1) Büyük Kadın İlmihali, Rauf PEHLİVAN
2) Şamil İslam  Ansiklopedisi
Sihrin en büyük tesiri ruhlar üzerindedir; fikirleri bozar, kalbleri çeler, ahlâkı perişan eder, toplumların altını üstüne getirirler.

Sihrin aslı yoktur diye aldanmamalı ve böyle sihirbazlardan sakınmalıdır. Bununla beraber bunları yapanlar, Allah'ın izni olmadıkça kimseye bir zarar veremezler. Çünkü gerçek tesir ne sihirde, ne sihirbazda, ne tabiatte, ne ruhta, ne yerde, ne gökte, ne şeytanda, ne melektedir. Hakiki müessir ancak ve ancak Allah'dır. Fayda ve zarar denilen şey de ancak O'nun izni ile meydana gelir. O halde her şeyden önce Allah'dan korkmalı ve Allah'a sığınmalıdır ve bunlara karşı koymak için de Allah'ın kitabına sarılmalıdır. Allah'ın kitabını arkalarına atan bu sihirbazlar çok iyi bilirler ki, Allah'ın kitabını verip de sihri satın alan bir kimsenin, elbette ahirette hiçbir nasibi yoktur. Bunun sonu açıkça hüsrandır. Celâlim hakkı için bunların, uğruna kendilerini sattıkları şey ne kötü şeydir, amma keşke bunu biliyor olsalardı. Gerçi bunlar sihrin sonunu ve onu yapan sihirbazın ahiretten nasibi olmadığını ve sihre aldananın sonunun sadece hüsran olduğunu bilirler. Fakat yine de bu bilgilerine uygun hareket etmedikleri için davranış biçimleri cahilanedir. Diğer taraftan ahiret nasipsizliğinin ne kadar korkunç bir şey olduğunu bilmezler. Aslında sihrin asıl zararı başkalarından çok yapanlaradır. Ömürlerini nasıl çirkin şeylerle geçirdiklerini bilmezler.


Kaynak: Elmalı Tefsiri

Şeytanlar sırf kendi uydurmaları olan sihri ve bir de Babil'deki Harut ve Marut adında iki meleğe indirileni, insanlara ve o zamanki İsrailoğulları'na  öğretiyorlardı. İşte böyle yapmakla kâfir olmuşlardı. O iki meleğe indirilen aslında bir sihir değil, fakat fesat ehlinin elinde küfre vesile olabilecek bir şey iken, bu şeytanlar bunu yalnızca sihir için öğretmişlerdir. Halbuki Harut ile Marut bunu öğretecekleri zaman "Biz bir fitneyiz, yani bu öğreteceğimiz şeyler fitneye müsaittir ve kötüye kullanılması da küfürdür. Şu halde sakın sen bunu belleyip de küfre girme!" demedikçe ve bu yolda nasihat etmedikçe kimseye bir şey öğretmezlerdi. Gelişigüzel herkese belletmezler, sû-i istimalden, küfürden, sihirden yasaklarlardı. Bu şeytanlar ise öyle yapmadılar, tam aksine bunlarla herkese sihir öğretiyorlar. Bu iki melek ve bunların öğrettikleri hakkında birçok sözler söylenmiş, çeşitli görüşler ve bahisler ortaya konmuştur.  Bilindiği gibi, meleklerin insanlara öğretileri ya vahiy veya ilham demektir.
 
Harut ile Marut'un Cibrîl gibi vahiy meleklerinden olduklarına dair herhangi bir delil yoktur. Onlar bilgi getiren melekler değil, bilgi gönderilen meleklerdi.  Öğretileri de peygamberlere gelen vahiy derecesinde olmayıp ilham cinsindendir. İlham ise herkese olabilir.

Eski bir medeniyet merkezi olan Bâbil şehri ahalisinden birtakım kimseler, iki şekilde, böyle iki ilahî kuvvet ile ilhama mazhar olmuşlar, bu sayede hilkatteki gizli sırlardan bazı harika ve acaip şeyler öğrenmişler ve öğrenirken bunların şerre de müsait olduğunu, şu halde kötüye kullanılmasının küfür olacağını da öğrenmişlerdir. O halde bu iki meleğe indirilen ve Bâbil halkından bir çoğuna ilham yoluyla öğretilen bu şeyler hadd-i zatında sihir değil idi. Fakat sihir olarak da kullanılabilir ve böyle kullanılınca da katıksız küfür olurdu.  Aslında her bilgi böyledir.


Hakikatin kendisi olan hak dini ve doğru yolu isbat ve destek için Allah tarafından lutfedilen mucizeler ve kerametler, diğer ilimler, hikmetler ve fenler bahane edilerek âlemde ne kadar küfürler, ilhad ve melanetler yayılmıştır. Aslında bunların hepsi küfür ve haram olan sihir cinsine dahil edilebilir. Bu ise ilmin, bizzat kendisindeki ilmî niteliğinden dolayı değil, ortaya çıkardığı pratik sonuçları dolayısıyladır.
İlimler iyiye kullanılırsa zehirlerden ilaç yapılır, kötüye kullanıldığı takdirde de ilaçlardan zehir elde edilir. Hatta bundan dolayı, birçok din âlimleri,  genel olarak ilim hakkındaki  âyetlerden şu sonucu çıkarmışlardır: Özünde haram olan hiçbir ilim yoktur. Hatta şerrinden korunmak için sihir bile öğrenmek haram değildir. Ancak yapmak haramdır ve hatta küfürdür. Bunun öğretimi de bu şarta bağlı bulunmak gerekir.
 
Sihir tatbikî bir ilimdir, bir şer ve tezvir sanatıdır. Bu sanat pratikte ve tatbikatta bazı hakiki bilgilere dayalı olabilir ve o bilgilerin kötüye kullanılması ile sihir yapılır. Mesela; bugün elektrik konusu önemli bir bilim dalı, çok önemli bir tekniktir. Bunun kötüye kullanılmasından ve şerre alet edilmesinden dolayı tatbikatta bundan birçok sihirler yapılabilir. Lakin bunun böyle olmasından dolayı, elektrik ilminin hadd-i zatında bir sihir olması lazım gelmez.
 
İşte Babil'de Harut ile Marut'a ilham ile öğretilen şeyler de buna benzer şeyler olduğu anlaşılıyor. Bunlar esasında meleklere mahsus kıymetli şeyler olarak gösterilmiş fakat öğretim ve öğrenim şekliyle ve uygulamasında fitneye de müsait bulunmasından dolayı şeytanî olan sihre dahil edilmiştir.
Demek ki, sihir sırf şeytanî bir şeydir ve bu başlıca iki kısımdır: Birisi şeytanların sırf kendilerinden uydurdukları pisliklerdir. Diğeri ise Bâbil'deki gibi, esasında meleklere mahsus olan bazı yüce bilgilerle acaip tekniklerin şeytanca kötüye kullanılmasıdır.
Kaynak: Elmalı Tefsiri