Şemseddin Sami, Kamus-u Türki’de “lanet” kelimesini açıklarken bu kelimenin aynı zamanda “beddua” manasında kullanıldığını da belirtir. Bazı alimler ise, “beddua, lanete yakın bir şeydir” demişlerdir. Bazı hadislerde ise her iki kelime beraber zikredilmektedir.
Kur’an-ı Kerim’de “lanet” ifadesi yer almaktadır, fakat bu tabir başta müşrik ve Yahudi olmak üzere kafirleredir. Çünkü “lanet”in manası, “insanın Allah’ın rahmet ve affından uzak kalmasını istemektir.”
Bu meseleye ışık tutması açısından bu hususta rivayet edilen bazı hadisleri nakledelim:
“Allah’ın laneti, gazabı ve Cehennemi ile lanetleşmeyin.”(1)
“Mü’min lanet edici olamaz.” (2)
“Kamil bir mü’min kimseyi kötülemez, lanetlemez, aşırı gitmez ve hayasızlık etmez.” (3)
“Şüphesiz ki, lanetçiler Kıyamet Gününde ne şehid olabilirler, ne de şefaatçi...”(4)
Bir seferinde Peygamber Efendimize, “Ya Resulallah! Müşriklere beddua edin” denildiğinde, Resulullah (a.s.m.) şöyle cevap vermiştir: “Ben lanetçi olarak gönderilmedim. Ben ancak ve ancak rahmet olarak gönderildim”(5)
Yine bir defasında Hz. Ebû Bekir kölelerinden bazısına lanet ediyordu. Bu sırada Resulullah (a.s.m.) çıkageldi ve Hz. Ebû Bekir’e şöyle buyurdu:
“Hem sıddikler, hem de lanet ediciler... Hayır, Kabe’nin Rabbine yemin olsun ki, bu olamaz.”Bunun üzerine Hz. Ebû Bekir kölelerinden bazılarını azat etti ve daha sonra gelerek, “Bir daha yapmayacağım” diye Resulullaha söz verdi.(6)
Müslim’in rivayet ettiği bir hadiste ise, “Sıddik bir kimseye lanetçi olması yakışmaz” buyurmuşlardır.(7)
Mü’mine yapılan lanetin mes’uliyetine gelince; bu hususta da Peygamberimiz şöyle buyurmuşlardır:
“Her kim bir mü’mine lanet ederse, bu, onu öldürmek gibi günahtır. Her kim bir mü’mine küfür isnat ederse, bu da onu öldürmek gibi günahtır.” (8) Bu hadisin izahında şöyle denilmektedir: “Çünkü lanet, mü’mini uhrevi nimetlerden mahrum olmasını temennidir, öldürmekle müsavidir, günahtır.” Bu meselede rivayet edilen bir başka hadis de şu mealdedir:
“Muhakkak, lanet bir kimseye tevcih edildiği zaman ona yönelir. Eğer ona bir yol ve menfez bulursa (o kimse laneti hak etmişse) onda kalır. Lanet hakkı değilse, “Ey Rabbim, falan kimseye yöneltildim, fakat ona ne bir yol ve ne de bir menfez bulabildim” der. Kendisine, “Geldiğin yere geri dön” denilir. (9)
Peygamberimiz (a.s.m.) birçok hadislerinde lanet ve bedduayı yasaklamış, bu şekilde davranışın mü’mine yakışmayacağını bildirmiştir. Yani hiçbir haklı ve meşrû bir sebep yokken bir mü’mine lanet okumak büyük günahlardan sayılmıştır.
İbni Hacer laneti ikiye ayırır: Birincisi, belli bir topluluğa, diğeri de belirsiz bir topluluğa yapılan lanettir. Belli bir topluluğa misal olarak, Resulullah (a.s.m.), Ra’lan, Zekvan ve Asabe kabilelerine lanet etmiştir; ancak bunların küfür üzerine öleceklerini biliyordu. Belirsiz bir topluluk üzerine yapılan lanete hadis kitaplarında pekçok misal verilmektedir ki, bu da genel bir ifade içinde geçmektedir.
Mesela, Peygamberimiz faiz yiyenleri, hırsızlık yapanları, malının zekatını vermeyenleri, içki imal edenleri, içenleri, rüşvet verip alanları, Müslümanları aldatanları, kadın elbisesi giyen erkeği, erkek elbisesi giyen kadınları... lanetlemiştir. (10)
Teftazani bu meseleyi,
“buradaki lanet hakiki manada lanet olmayıp asıl maksat, bu fiillerin kötülüğünü bildirip insanları onlardan sakındırmaktır” şeklinde izah eder.
Kaynaklar1. Timizi Birr:48.
2. et-Tergib ve't-Terhfb, 3:470.
3. Tirmizi, Birr:48.
4. Müslim, Birr^B.
5. Müslim, Birr:B7.
6. et-Tergib ve't-Terhtb, 3:469.
7. Müslim, Biır:84.
8. Tecrid Tercemesi, 12:139.
9. et-Tergib ve'-Terhib, 3:473.
10. İbni Hacer el-Heytemi, ez-Zevacir, 2:6:-61.
Mehmet Paksu
Bu haber 4842 defa okunmuştur.