Uzun yıllardır beklenen;
fizik ötesi hatıraları;
"geçmişten geleceğe hikmet yolculuğu" üslubuyla anlattığımız,
her yaş diliminden okurumuza
İnşa'Allah pek çok konuda rehberlik edip,
tefekkür boyutlarına taşıyacağına inandığımız
"YAKAZA ADAMLARI" kitabımız;
SELİS YAYINEVİNDEN çıktı.
Editör’ün Notu…
Güzel insan Hakan Yılmaz Çebi’nin, kendi hikmet yolculuğunu dostlarla paylaştığı doğal bir zincirinin içinde olmak; bu hasbî metne bir gönül notu düşmek..! ‘Hikmet’in kendisi bu olsa gerek…
Zîrâ bundan yıllar önce, târihî ve mânevî konularda yaptığım internet gezintilerinden birinde; bu dinamik, samîmî, araştırmacı ve müthiş heyecanlı rûhu karşımda gördüğümde, “Bir gün bir yerde mutlakâ kesişecek yollarımız!” demiştim. Öz diyor tabî bunu, ‘sen’ değil! Ve ne zaman size o cümleyi kurdurursa, ardını da bir şekilde getiriyor…
Rûha için için nüfûz eden ve benim açımdan oldukça meşhur sayılan o nefis “Akalteke” şiirinin yazarı, genç bir kardeşimizin sunduğu mütevâzi bir programdı! Kendisinin cesur, içten, sıcak, vatanperver, müthiş dinamizm veren o mânevî ve târihî üslûbunu izlediğimde; “Damarlarımızdaki o iflâh olmaz dertle birlikte gürül gürül akan, bize bizi okuyan böyle güzel bir insan var ve biz tanımıyoruz! Nasıl olur bu..!” demiştim kendi kendime…
Yoğun bir muhabbet hâliyle o ilk kaydı izledikten sonra, suyun kaynağına doğru ilerledim tabî! Netteki tüm kayıtlarını, tv programlarını izleyip; süreç içinde kitaplarını da irdelemeye başladım.
Ama ne yalan söyleyeyim; oluşan onca muhabbete rağmen, kendisini arayıp bulma yönünde bir uğraşın içine de girmedim. Öz, ‘Zamânı var, kurguyu bırakıp akışa tâbî ol…’ demişti sanki! Normalde bu tarz konularda, kabına sığmaksızın serî hareket eden biri olarak; nasılsa zamâna bırakabilmiştim bu tanışmayı…
O ilk köprü sonrası, yıllanması için bir bakıma nadasa bırakılan uzun yılların ardından; zaman zaman yazılarımızı yayınlayan Temrin Dergisi’nin sâhibi Şeref Yılmaz dostumuzdan, yüz yüze de tanış olmak adına dâvet aldığımız bir gün, derginin önceki sayılarından birinin arkasını çevirince büyük bir sürprizle karşılaştım! Hakan Yılmaz Çebi kitapları..!
Sürprizin asıl kısmı, kitapların bir bölümünü Şeref Beylerin basmış olmasıydı! Ben konuya girdim tabî bir şekilde ama; daha netîceye bağlamadan, Şeref Bey sağolsun aldı telefonu eline ve hemen ertesi günü bir araya getirdi bizi. Maya o maya; bir mânevî âbi-kardeş diyaloğu içinde bu güzel noktaya geldik şükür…
Dahası ben, Hakan Bey’in zaman zaman bâzı yerlerde “Yakaza Adamları” ismiyle zikrettiği bu çalışmayı, daha çıkmadan önce çıktı sanıp; epey bir aradım kitapçılarda! Ve sonra, o denli muhabbetli bir merâka düşmüşüm ki demek; avuçlarımda buldum onu…
Bu nedenle, aslında hiç de tarzım olmayan bu fazla öznel giriş için kusuruma bakmayınız; “Yolları hakîkî insanlarla kesiştikçe hamd eden ‘öz’ün, fıtrî bir sevinç çığlığı!” deyip hoşgörünüz…
“Yakaza Adamları”; metafizik ve stratejik sahalarda okura yoğunluklu bir veri aktarımı yapmasına alışkın olduğumuz Hakan Yılmaz Çebi’nin kendi şahsî deneyimlerini taşıması bakımından bir ilk ve aslında ondan beklenmeyen bir tarz!
Askerlik yıllarına âit iç burkan hâtırâlar, şehitler, tuhaf vedâlarla Hakk’ka uğurlanan dostlar, çocukluk ve gençlik dönemlerine âit çok samîmî ve doğal paylaşımlar, ‘Kayan Yıldızlar’, ‘Yakaza Adamları’ gibi hikmetli şiirler, mânevî zatlarla tevâfuklu kesişme ve hâlleşmeler, başına gelecek hâdiseleri önceden sezmekten öte aynen gördüğü ilginç deneyimler ve rüyâlar, takvim yapraklarının birer âyet misâli belirgin işâretlere dönüştüğü tevâfuklu hâller, üniversite yıllarındaki gençlik imtihanları, rahmetli vâlidesiyle yaşanan özel anılar, o nüktedan bakışı ve esprili diliyle anlattığı türlü mâcerâlar, metafizik istihbârat alanındaki toparlayıcı röportajlar ve şahsen beni en çok çeken konulardan biri olan, kendisinin de mânevî seyrine yönelik önemli ipuçları taşıyan “üveysîlik” üzerine geniş açıklama ve paylaşımlar…
Velhâsılı; “Bilgi geçmiştir, hikmet istikbâl!” diyen ve hânesine aldığı g-özleri, hikmet dâiresinde doğal bir gezintiye çıkaran ‘Biz’den bir metin…
Kitapta, yaşanmışlığın o doğal kokusu had safhada ve kendinizi bir anda hâdiselerin baş kahramânı gibi düşleyebileceğiniz birçok içten anekdot mevcut. Hakan Yılmaz Çebi’yi, genellikle teknik ve üst düzey veriler aktaran bir bilgi havuzu gibi gören okur, burada kendi hikmet yolculuğunda gâyet doğal yol alan çok farklı bir Hakan Yılmaz Çebi görecek. Ve sanıyorum; bu Hakan Yılmaz Çebi’yi çok daha sıcak, çok daha ilgi çekici, çok daha doğal ve kendinden bulacak...
Dahası, onun yaşamına âit özel okumalardan, kendi yaşamında atladığı birçok noktaya anlık köprüler kurup; yeni okumalara sevk olunacak.“Hakan Yılmaz Çebi’nin hikmet yolculuğu, bize hiç de uzak değil aslında!” deyip; çoğunlukla önemsiz birer detay zannıyla üzerinden geçip gidilen bâzı fıtrî sinyâllere, artık çok daha farklı bir dikkatle kulak kabartacak…
‘Öz’e âit o bâkir ve Rahmânî algının manipüle edilerek, insanların abartısız ‘android bilinçler’e dönüştürüldüğü bir cadı kazanından geçerken; durup soluk alacağımız bu tarz vahalara, temiz çeşmesinden su içeceğimiz böylesi doğal kaynaklara ihtiyâcımız var.
“Hayy’at, bu güzel ve deforme olmamış ruhları çokça çıkarsın karşımıza!” diyor,
bereketli ‘okumalar’ diliyorum…
Ayten Çalış
4 Haziran 2014 – Ankara
- Hakan Yılmaz ÇEBİ- Toplumu Aydınlatma Hareketi
( TÜM TÜRKİYE VE AVRUPA'DA DAĞITIMDA)
Bu haber 6705 defa okunmuştur.