SOSYAL PAYLAŞIM
DESTEK
DİN VE VATAN
BÖLÜNMEYE KARŞI UYANDIRAN SİTE..
"Sizden hayra çağıran, iyiliği emredip kötülükten sakındıran bir topluluk bulunsun." (Al-i İmran -104)www.reddiyeler.com
|
Anasayfa » Rifat ERDEMİR
Tasavvuf Peygamber Zamanında Var mıydı?
01 Kasym 2016, 00:53
Rifat ERDEMİR
Tarikat-tasavvuf, Peygamber efendimiz sav zamanında var mıydı diyen soran kardeşim.. Camii, Minare, Uçak vs. kelime olarak yoktu ne yapalım şimdi ve diğer önemli konu Fıkıh, Akaid'de vs. Peygamber zamanında yoktu, ama kelime olarak yoktu, tıpkı tasavvuf-tarikat kelimelerinin olmadığı gibi...
Eğer bu pencereden bakarsanız bu mevzulara, yaşadığınıza nasıl din diyeceksiniz? Halbuki Akaid, Fıkıh, Tasavvuf birer ilim dallarıdır, hepsinin içeriği-kaynağı Kuran ve Sünnette mevcuttur..
İki örnek ile örneklendirelim;
İman esaslarını Akaid (Namaz farz oluşu),
Dinin amelde ki esaslarını Fıkıh(Namaz nasıl kılınır),
Takvaya ulaşmada Allahu Tealaya kurbiyet kurmada ise Tasavvuf (Namazda huşuya ulaşma)
Peygamberimiz sav “Kendisine sert davranıldığı halde, yumuşak davranan kişiye, Allah’ın sevgisi vacip olmuştur.” buyurmaktadır. Bu hale kalbin ve nefsin kötü sıfatlardan arınmasıyla ulaşılır. İşte tasavvuf yolunda ki ana düsturlardan olan, Yunus Emre hazretlerinin;
"Derviş sövene dilsiz, dövene elsiz gerek, Sen derviş olamazsın, derviş gönülsüz gerek.."
sözleri hadiste ki o güzel hasletin tasavvufa yansımasını ifade eder.. Tasavvufun yüzlerce tanımı yapılmıştır, tasavvuf evliya yetiştirme ocaklarıdır, takva okullarıdır, kimi iman kurtarmaya gelir, kimi Allah'a dost olmaya, dileyen gelir, gayreti ve nasibi nispetinde istifa eder..
Örnekleri çoğaltmak mümkündür, lakin inşaAllah bu konuda maksat hasıl olmuştur.
Tasavvuf amacı babında ise, Şeyh et-Tehânevî kısaca şöyle der:
"İnsanların dillerinde dolaşan) keşifler, olağanüstü durumlar, tasarruflar, rüya ve diğer birtakım haller, tasavvufun amacı değildir. Şu bir gerçektir ki Allah Teâlâ, Sahabe ve evliya eliyle birtakım kerametler izhar etmiştir. Yine Allah Teâlâ’nın, bazı kullarına, sadık keşiflerde bulunma özelliği lutfettiği de bir gerçektir. Ne var ki bütün bunlar, dinde amaç edinilen şeyler değildir! Bunlar, şer’î hüccet olma özelliğine sahip olmadıkları gibi, o kişinin takvasını ve Allah (c.c.)’ya yakınlık elde etmiş bir veli olduğunu da göstermezler! Bu türlü keşif ve tasarrufların gösterilebilmesi için salah ve takva değil, İslam ve iman şarttır. Hatta fasık ve kâfirler de pratik ve çalışmayla bu türlü şeyler izhar edebilir. Nitekim bu gibi haller Mesmerist’lerde de müşahade edilmektedir. Tasavvuf’un gerçek amacı ise, üstün bir ahlakla ahlaklanmak ve nefsanî kötülüklerden kaçınmak olarak özetlenebilir. Bu yolda kurtarıcı kazanç, İslam şeriatine tam bir bağlılık ile birlikte bu faziletlerle donanmak ve Sünnet-i Nebeviyye’ye eksiksiz bir şekilde uymakla elde edilir. Eğer bunlar sonucu Allah (c.c.), iman ferasetinden bir nasip veya sadık keşiflerden bir pay verirse, bu da O (c.c.)’dan gelen bir lütuf olarak değerlendirilir. Yukarıda sözünü ettiğimiz faziletli ahlak ile Sünnet’e ittibanın terk edilmesine ve nefsî rezaletlerden kaçınılmamasına gelince, bu türlü bir tutum içinde olan kimse ister uçsun, ister su üzerinde yürüsün, ister göğe yükselsin, sülûk, velayet, tarikat ve Tasavvufla en küçük bir ilgisi kurulamaz!"
Rifat ERDEMİR
[1] Eşrefu’s-Sevânih, c. 2, s. 179
Bu haber 6712 defa okunmuştur.
(c) 2008 - 2015 Sizde Ümmeti Muhammed yararına hayırlı küçük bir iş yapmak istiyorsanız yazıları sevdiklerinize ulaştırabilirsiniz!
Gayret, samimiyet ve aşk bizden tevfik Allah'tan! (cc)
Sitemizden alınan yazı ve dosyalar, ticari amaç gütmeksizin, değişik istemediğimiz amaç ve çıkarlar uğruna kullanmaksızın, yazar ve site ismimiz kaynak gösterilmek şartıyla yayınlanabilir! Aksi halinde tüm yasal haklarımızı gizli tutmaktayız! RSS Kaynağı | Yazar Girişi | Yazarlık Başvurusu
Alt Yapy: MyDesign - Dizayn ve Hosting: Ri-Mer Bili?im
|
|